Ana içeriğe atla

Yazıyorum çünkü...

Yazar Olmak - İlk Adım modülüne yönlendirildim bugün ve "yazıyorum çünkü" diye başlayan bir metin istendi. Modülün adının "yazar olmak" oluşu beni biraz gerdi. Yazar olmaktan anladığım kitabı basılmış biri olmak ama ben zaten her gün yazarım. Birinin okuması için bile değil, ben her gün kendi kendime yazarım. Merhaba, ben yazarım.

YAZIYORUM ÇÜNKÜ zihnimin oyun oynuyormuş gibi derinlerden önüme koyduğu kelimelerin, imajların, duyguların bana dair, gizli bir dilde yazılmış bir kullanım kılavuzu olduğunu hissediyorum. İşin içinden oyun çıkınca egom kendi zayıf yanlarını ya da üstü kapatılmış kök inançları göstermek istemiyor, agresif bir korumaya geçiyor. Ama önüne oyuncaklar, kelimeler, sorular, oyunlar bıraktığımda farkında olmadan en derinlerden gelen itkilerle bana dair bir hikaye örüyor. Bunlarda doğru zamanda, işin içine çarpıtmalar karışmadığı bir temizlikle okunursa bana dair bir cevap anahtarı oluşacak gibi geliyor. Zihnin sustuğu, derinlerdeki benin yazdığı işlerde sihir olduğuna inanıyorum.

Yalnız bir çocukluğum oldu. Bir şeyler düşünmemi, hatta belki bir şeyler arzulamamı, istememi engellesin, beni meşgul etsin diye bile okudum. Arkadaş ve farklı hikaye açlığımı kitaplardan karşıladım. Normal şartlarda karşılaşamayacağım, hayatına ortak olamayacağım insanlarla empati kurabilmeye başladım. Çocukluktan gelen bir bağımlılıkla okuyorum hala. Okumanın kaçınılmaz bir sonucu da yazmak oluyor galiba. Fark ettiğim ya da öğrendiğim bir şeyi unutmamak için yazıyorum. En çok unutmamak için yazıyorum. Kendi kişisel tarihim kimin için okunulası olur bilmiyorum hatta okumaları ihtimalinden de utanıyorum ama içimdekini yazma itkisini durduramayarak çok çok günlük yazıyorum. İlk gençlik yıllarımda başıma çok işler açsa da zaman zaman ara verdiğim bu bağımlılığımı da bırakamıyorum. Bazen ben öldükten sonra günlüklerimi bulup okuyacaklar diye düşünüp panik oluyorum. Çocuklarım varmış mesela, açmışlar annelerinin babalarıyla ilişkisi hakkında atıp tutmalarını okuyacaklarmış. Kendi annemin günlüklerini okumak ister miydim acaba? Kesin isterdim. Kişisel tarihimin yaratım ortaklarının beni ne hislerden geçerek dünyaya arz ettiklerini bilmek belki sadece benim hakkım bile olabilir.

Hayatıma dair kesitleri yazdığımda bunların yayınlanmasını isteyerek yapmıyorum ama günlük yazmaya başlama sebebimin ne olduğunu düşününce bu isteğin çok büyük yeri olduğunu anlıyorum. Mavi Saçlı Kızı okumuştum; kanser hastası bir genç kızın günlüğü. Hastalığı sebebiyle yaşıtlarından çok daha özgürdü. Erkek arkadaşı olduğunu ailesi biliyor ve destekliyordu, tedavisi için yurtdışına gelip gidiyordu. Onun yaşlarında sağlıklı bir kızdım ve onun özgürlüklerinin çok uzağındaydım. Patates kızartmasının kanserojen olduğunu olduğunu öğrenmiştim; deli gibi patates kızartması yiyip günlük yazıyordum. Bir sebepten bana bir şey olduğunda günlüğüm arkamda kalan ebeveynlerime suçluluk hissettirsin istiyordum. Şimdi anlıyorum ki özgürlük hayaliyle yazmaya başlamışım. Yine de bana dair hikayeler doğrudan bilinsin istemem. Kendi hikayemden doğurduğum, çarpıttığım, başkalaştırdığım, sürükleyici, masalsı, orijinal bir şeyler yazmayı becerebilirsem belki o kitabın kapağında adımı görmeye ikna olabilirim.

Yazdığım şeylerin benden çok uzağa gidemeyeceğini biliyorum. Ama kaba bir gerçeklikte bunu servis edebilecek biri değilim. Dolaylı anlatımlarla kendime yaklaşmayı sevdiğim için yazıyorum.

Yorumlar